"Psikolojik Eşik" Aşılmıştır

29.9.2021

"Psikolojik Eşik" Aşılmıştır

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi. İstanbul’da gerçekleşen Teknofest Programına Selçuk Bayraktar’ın daveti ile katıldığını belirten Karamollaoğlu; yerli ve milli teknoloji çalışmalarını destek verdiklerini belirtti.

Türkiye’nin ekonomik durumunu da değerlendiren Karamollaoğlu tasarrufun önemine vurgu yaparak, tasarruf önce evde başlar dedi. Amerika’ya bir seyahat yapıyorsunuz; koskoca araba filosunu uçaklarla Amerika’ya götürüyorsunuz, diyen Karamollaoğlu gerçekleşen israfa tepki gösterdi.

Dış politika gündemine de değinen Karamolloğlu Sn. Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyaretinde takınılan tavra ve anlayışa tepki göstererek; Dün Amerika'da "dostum" dediğinize, yarın İstanbul'a gelince "küstüm" demekle bu işler yürümez! Dedi.

Şahsiyetli dış politika vurgusu yapan Karamollaoğlu; Saadet Partisi’nin dış politika anlayışının şahsiyetli bir duruş üzerine şekillendiğini belirtti.

Merhum Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın temellerini attığı Pancar Şeker Motoru Fabrika’sının arazisine yapılacak olan Millet Bahçesi ile iktidar yetkililerinin övünmesini de değerlendiren Karamollaoğlu; Hakikaten anlamak mümkün değil! Bu arkadaşlar Erbakan Hoca'yı hiç ama hiç anlamamışlar.

Yıllar evvel oraya o fabrikayı kuran merhum Hocamız, o fabrikayı önce atıl hale gelsin, ardından kapatılsın, sonra da bir park yapılsın adına da benim ismim verilsin diye kurmadı! dedi.

Değerli basın mensupları, muhterem arkadaşlar ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız; basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum.

 

TEKNOFEST ZİYARETİ

Muhterem arkadaşlar; bu hafta sonu önce Mardin-Kızıltepe'de teşkilat mensuplarımızla bir araya geldik, kongremizi gerçekleştirdik, ardından Kızıltepeli vatandaşlarımızla, esnafımızla bir araya geldik.

İnsanlarımız hakikaten hayat pahalılığından, geçinememekten, iş bulamamaktan yana şikayetçi, bunun yanı sıra belediye hizmetlerinin verimli olmadığından şikayet ediyorlar.

Bölgenin gelir kaynağı tarım ve çiftçimizin derdi çok fazla en büyük sıkıntı ise TEDAŞ! Elektrik faturalarının bölgedeki zirai yaşamı vurduğu açık…

Ardından da yine İstanbul'da Genişletilmiş İl Divan Toplantımız'da, coşkulu ve heyecanlı bir kalabalıkla, teşkilat mensuplarımızla bir araya geldik ve TEKNOFEST alanına bir ziyaret gerçekleştirdik.

Hemen belirtmeliyim ki, bu ziyarette gördüklerim karşısında büyük memnuniyet duydum.

Türkiye'nin farklı şehirlerinden gelen gençlerimizin başarılı çalışmaları hepimizi gururlandırdı.

MİLLİ VE BAĞIMSIZ SANAYİ

Biz, bu çalışmaları destekliyor ve bu tür atılımların sayısının daha da artması gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz.

Sürekli olarak ehliyet ve liyakata vurgu yapıyoruz; işte TEKNOFEST örneğinde olduğu gibi işi ehline verince başarı geliyor, liyakat sahibi insanlar görev alınca ortaya güzel işler çıkıyor.

20 senedir dilimizde pelesenk ettik, işi ehline verirseniz o iş güzel olur faydalı neticeler elde edersiniz. Bu sadece bir sahada değil her sahada olması gereken bir durum. Özellikle de devlet kadrolarında buna özen gösterilmesi gerekmektedir.

Teknolojide ve savunma sanayiinde dışa bağımlılığımızın sona erdirilmesi en büyük arzularımızdan birisidir.

Her sanayi önemlidir ama uzay sanayii, savunma sanayii ve yüksek teknoloji sanayii bizim için olmazsa olmaz yatırım konularıdır.

Milli ve bağımsız sanayinin kurulmasına geçmişten bugüne öncülük eden bir siyasi hareket olarak, TEKNOFEST'i de bu anlamda takdir ediyor; her geçen gün bu örneklerin artmasını ve daha da yaygınlaşmasını temenni ediyoruz.

Gençlerimizin fikir üretecek imkanlara kavuşturulması, gençlerimizin potansiyelini üniversiteler ve sanayilerle birleştirerek harekete geçirilmesi ve imkanları sağlayarak gençlerimizin sanayide tatbikatına fırsat vermeliyiz.

Hükümetler gelir, gider; siyasiler bugün var, yarın yok. Fakat teknoloji ve sanayii hamleleri siyasi tartışmalara kurban edilmemelidir.

Ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak, gençlerimize umut olacak ve başarılı çalışmalara imza atmasına vesile olacak her adım bizim için kıymetlidir.

Biz başarıyı takdir eder, emeği geçenleri alkışlar ve sonuna kadar da destek oluruz. Ben bugün bir kez daha TEKNOFEST'te, başta Selçuk Bayraktar olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyor, başarılı çalışmalara imza atan gençlerimizi kutluyorum.

Tasarruf Önce Evde Başlar

Merkez Bankası Başkanı, vatandaştan enflasyonu aşağı çekmek için destek istiyor. Dünyada böyle bir garabete rastlayamazsınız! Sen orada neden duruyorsun o zaman!

Tarım Bakanı, fiyatları aşağı çekmek için çiftçiden ve vatandaşlardan destek istiyor. Bu kötü ekonomik tablonun sebebi vatandaş değil ki; sizin aldığınız yanlış tedbirlerdir!

Ekonomide düzelme istiyorsanız; bir numaralı mesele yolsuzluğa son vermektir. İkincisi israfı önlemektir! Bu mantıkla siz, ülkenin sorunlarını çözemezsiniz!

Amerika’ya bir seyahat yapıyorsunuz; koskoca araba filosunu uçaklarla Amerika’ya götürüyorsunuz. Allah’tan korkun ya!

İsrafı önlemek istiyorsanız; tasarruf önce evden başlar. Önce saray mantığından kurtulmak gerekir

Memleketi böyle idare ederseniz kırk yıl geçsin bundan bir adım ileriye gitmez ama kırk adım geriye düşersiniz. Sadece dua ediyoruz Ya Rabbi şu arkadaşlarımıza akıl fikir ver diye.

DÜN "DOSTUM" DEDİĞİNİZE BUGÜN "KÜSTÜM" DİYORSUNUZ

Muhterem arkadaşlar, tabi teknoloji ve sanayide dışa bağımlılıktan kurtulmanın birinci adımı siyasi iradenin bu konudaki kararlılığıdır.

Dış politikadaki duruşumuz bu anlamda çok önemlidir.

S-400'ler ve F-35'lerde yaşadığımız krizler hepimizin malumudur.

Irak'ta, Suriye'de, Afganistan'da; Amerika ve Rusya başta olmak üzere, diğer ülkelerle ve özellikle bölge ülkeleri ile yaşadığımız problemler bilinmektedir.

Dış politika, iç politikaya benzemez; dış politika, iç politikaya alet edilmez; bunu defalarca ifade ettik.

İçerde kurduğunuz ittifakların mantığı ile dış politikada ülkeler arası ilişkileri sürdürmeye çalışırsanız, yanlış yaparsınız, şahsi ilişkilerle diplomatik ilişkileri birbirine karıştırırsanız; yol alamazsınız.

Dün Amerika'da "dostum" dediğinize, yarın İstanbul'a gelince "küstüm" demekle bu işler yürümez!

Putin'le aranız açılınca ABD'ye el uzatarak, ABD ile aranız biraz biraz düzelince birlikte Suriye yönetimine cephe alarak dış politikada başarılı olamazsınız.

Dış politikadaki bu "savrulmuşluk, kararsızlık ve yönsüzlük hali" ülkemize büyük zararlar veriyor.

ÖNCELİĞİMİZ; ŞAHSİYETLİ DIŞ POLİTİKA

İktidarın dış politikada takındığı bu tavırlar ülkemize ağır bedeller ödetmektedir.

"Bush, Obama ve Trump'la iyiydik, Biden'le iyi değiliz" diyor Sn. Cumhurbaşkanı.. İyi olan neydi Allah aşkına, bu dönemi size iyi gösteren gelişmeler nelerdir?

Irak'ın, Suriye'nin, Libya'nın, Afganistan'ın geldiği durum mu iyi? Şam'ın, Bağdat'ın, Trablusgarp'ın tarumar edilmiş hali mi iyi olan?

Hayatını kaybeden milyonlarca Müslüman varken, milyonlarca insan mülteci durumuna düşmüşken ve ülkemiz bunların ağır faturalarını öderken; başka hangi gelişme sizi durumun iyi olduğuna ikna etti?

Şahsi ikili ilişkilerle dış politika yürütülmez; öncelik ülkemizin ve bölgemizin huzuru olmalıdır.

Sözün tam burasında şunu da ifade etmek isterim; eğer Sn. Erdoğan ve danışmanları kitabın tanıtımına gösterdikleri ilgiyi, ayrıdıkları zamanı ve kaynakları Türkiye'nin dış politikasına sarf etmiş olsalar; inanın Türkiye bu noktada olmazdı.

Kişisel PR'ı içerde zaten gereğinden fazla yapıyorsunuz, en azından dış politikada önceliğiniz bu olmamalı...

Saadet Partisi'nin bu konudaki tavrı nettir; o da şahsiyetli bir dış politikadır. Ve önceliklerimiz de ülkemizin, insanımızın faydası ve başta bölgemiz olmak üzere bütün insanlığın huzur ve selametidir.

PANCAR MOTOR FABRİKASI

Muhterem arkadaşlar, kıymetli basın mensupları;

Dış politikada ciddi problemlerle karşıyayız ve maalesef içerde de durum çok farklı değil..

Bu konuda gündemin diğer başlıklarına geçmeden önce bir konuyu değerlendirmek istiyorum.

Nedir o konu? Temeli 1956'da merhum Erbakan Hoca tarafından atılan ve bu nedenle Erbakan Hoca'nın fabrikası olarak da anılan Bayrampaşa'daki Pancar Motor Fabrikası...

Erbakan Hoca, o fabrikada onca zorluğa ve imkan yetersizliğine rağmen motorlar üretmişti.

Şimdi bu arkadaşlar, "müjde" veriyor; "o araziye Millet Bahçesi yapacağız, Erbakan Hoca'nın ismini de taşıyacak bu park.."

Hakikaten anlamak mümkün değil! Bu arkadaşlar Erbakan Hoca'yı hiç ama hiç anlamamışlar.

Yıllar evvel oraya o fabrikayı kuran merhum Hocamız, o fabrikayı önce atıl hale gelsin, ardından kapatılsın, sonra da bir park yapılsın adına da benim ismim verilsin diye kurmadı!

O fabrika işlesin, motor üretsin, ülkemiz dışa bağımlı olmasın diye kurdu.

Ve Saadet Partisi olarak milletimiz tarafından yetkilendirildiğimizde;

Kuruluş amacına uygun olarak orası başta olmak üzere üretime dönük yatırımlara hız verecek, Erbakan Hoca'nın müjde anlayışına uygun yeni müjdeler insanımıza nasıl verilirmiş en güzel şekilde göstereceğiz.

AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRI

Değerli arkadaşlar, her hafta gündeme düşen konular değişse de; insanımızın değişmeyen tek gündemi var; ekonomik problemler, geçim sıkıntısı ve işsizlik...

Hayat pahalılığı, geçim zorluğu, işsizlik... İnsanımızın değişmeyen ve her geçen gün hayatını daha da zorlaştıran temel sorunları bunlardır.

İşte Eylül ayının sonuna geldik ve Türk-İş bu ayın açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı.Bu araştırmaya göre; açlık sınırı 3.049 lira, yoksulluk sınırı da 9.931 lira olmuş..

Peki, asgari ücret ne kadar; 2825 lira! Peki, ülkemizde ortalama bir çalışanın, memurun, işçinin aldığı maaş hiç 10 bin lirayı buluyor mu; hayır!

Yani siz milyonlarca insanımızı açlık sınırının altında ve bir o kadar insanımızı da yoksulluk sınırın altında bir ücretle yaşamaya mahkum etmişsiniz! Daha önce defalarca kez söyledim, bugün bir kez daha söylüyorum; öncelikle zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bugünü dünle mukayese ederken, enflasyon, döviz kurunu dikkate almaktan sadece rakamların zikredilmesi vatandaşın değil ama sadece kendinizi kandırırsınız.

Asgari ücret belirlenirken açlık sınırını baz alırsanız, işte zamanla insanlar onun dahi altında bir ücrete mahkum hale gelir.

ÜCRET BELİRLEME MANTIĞININ DEĞİŞMESİ GEREKİYOR

Peki olması gereken nedir ve Saadet Partisi bu konuda hangi adımları atacak?

Öncelikle ücret belirlemede mantığı değiştireceğiz; bu anlayışla bir yere varılmaz.

Bir insana açlık sınırını, hatta onun da altında hayat standartlarını reva görmek zulümdür, zulüm!

Asgari ücrette hedef açlık değil yoksulluk sınırı olmalı ve bunun için 5-10 yıllık planlar yapılmalıdır.

Bugünden yarına değişmeli demiyoruz; adım adım bu ücretler yukarı doğru çekilmelidir.

Sadece asgari ücrette değil, diğer maaşlarda da hızla bir iyileştirme sürecine gidilmeli; bugün 5-6 bin lirayla geçinmeye çalışan insanımızın geliri en azından yoksulluk sınırının üzerine çıkacak şekilde arttırılmalıdır.

"Efendim nasıl olacak bu?" Olur, olur; isteyince, bunun için gayret gösterince olur!

Birilerine 3-5 maaş birden verilebiliyorsa, milyarlarca lira israf edilebiliyorca; insanımıza da bu kaynak bulunur; hatta bulunur değil bu imkan var!

"Bu olmaz" diyenler, oldurmak istemeyenlerdir! İnsanımızı açlık ve yoksulluğa mahkum edenler bunu imkansız görebilirler; fakat biz Saadet Partisi olarak bunun ve daha fazlasının mümkün olduğunu biliyor ve bunu gerçekleştireceğimizin sözünü veriyoruz.

HERKES SUÇLU, BİR TEK KENDİLERİ MASUM(!)

Hakikaten ülkemizin ekonomisi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor.

Bugün iktidarda bulunanlar, ülkemizin nimetlerini kendi aralarında paylaşanlar, bu ülkede külfet çeken insanımızın feryadını duymuyor olabilir. Ya da daha da vahimi, görmezden, duymazdan, bilmezden gelmeye devam ediyorlar...

Fakat vatandaşın canı yanıyor, bu derin krizin sorumluları ise suçu sürekli başkalarına atıp, kabahati hep başkalarında arıyorlar.

-Bu ülkede soğan fiyatları artıyor; soğan üreticisi suçlu oluyor. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor; market sahipleri suçlu oluyor.

-Yurt problemi yaşanıyor; barınamıyoruz diyen  gençler suçlanıyor. Ev kiraları artıyor; ev sahipleri ve emlakçılar suçlanıyor..

-Dahası sorgusuz sualsiz işinden edilen KHK'lılar zor bela gidip bir iş buluyor; onları işe alanlar cezalandırılıyor.

Fakat ne hikmetse iktidarın hiçbir kabahati yok; herkes suçlu, herkes hain; bir tek kendileri masum, bir tek onlar vatansever!

 

SADECE CEZA KESEREK BU İŞLER DÜZELMEZ

Muhterem arkadaşlar, sopayla, tehditle, gözaltına almakla, kurumları kapatmakla bu işler çözülmez; iktidarın artık bu tutum ve davranışlarından vazgeçmesi gerekiyor.

2010 yılında "Sokak aralarında bakkal olayı bitmiştir" diyerek küçük esnafa mahalleyi dar eden Sn. Erdoğan şimdi de "Beş zincir market piyasayı alt üst ediyor" sözleriyle enflasyonun sorumluluğunu üzerinden atmak istiyor.

Artan fiyatlar için marketleri sorumlu tutup, cezalar keserek bu işler düzelecekse;

Her gün yeni bir zamla kabaran elektirik, su ve doğalgaz faturaları için de sayaç okuma personellerini mi cezalandıracaksınız?

Akaryakıt fiyatlarındaki artışı engellemek için istasyon çalışanlarına ve sahiplerine mi ceza keseceksiniz?

Böyle bir mantıksızlık olmaz, bu kafayla problemlerimiz çözülmez; aksine her geçen gün daha da derinleşir.

"Faiz lobisi", "soğan lobisi", "patates lobisi" derken sıra geldi “market lobisi” ile mücadele etmeye!

Hayat pahalılığını marketlere bağlayanlar; akaryakıt, elektrik, konut kirası, inşaat maliyetleri, kitap, kırtasiye fiyatlarındaki fahiş artışların sorumlusu olarak kimi görüyor merak ediyorum.

GÜBRE FİYATLARINDAKİ ARTIŞLAR

Muhterem arkadaşlar; soframıza gelen ürünlerdeki fiyat artışlarının birçok nedeni var; bunlar görmezden gelinemez.

Haftasonu Mardin'de bir araya geldiğimiz Kızıltepeli çiftçimiz ve esnafımız da bu nedenlerin farkında ve şikayetçi oldukları konuları dile getirmemi benden talep ettiler.

Çiftçimizin en büyük sıkıntısı TEDAŞ faturaları aman bu zulümden kurtarın diye feryat ediyorlar.

İşte bakın gübre fiyatlarındaki artışlar.. Gübre fiyatlarındaki sadece son bir yıllık artış %90 ile %140 arasında değişiyor.

En çok kullanılan DAP gübresinin tonu 2020 Ağustos ayında 2645 lira iken, 2021 Ağustos'ta  6420 lira! Son bir yıllık artış %140!Yine en çok kullanılan ÜRE gübresinin 2020 Ağustos ayı satış fiyatı 2138 lira iken, 2021 Ağustos ayı satış fiyatı 4695 lira! Bir yılda %120'lik bir artış söz konusu.

Peki sorumlu kim? Çiftçilerimiz mi? Çiftçi bu zamlar nedeniyle artık alın terinin karşılığını alamıyor, insanımız market ve pazardaki zamlardan muzdarip; üretici mağdur-tüketici mağdur; ama iktidar hep sorumluluğu başkalarına atıyor.

 

İNŞAAT MALZEMELERİNDEKİ FİYAT ARTIŞLARI

Muhterem arkadaşlar; tarım da olduğu gibi yine inşaat sektöründe de durum çok farklı değil..

Ev fiyatları, kiralar ve yurt ücretlerinde büyük artışlar söz konusu; insanımız, gençlerimiz bu noktada çok ciddi problemler yaşamakta fakat iktidar yine suçu başkalarının üzerine atmakla meşgul...

İşte bakınız Mayıs 2020'den Eylül 2021'e inşaat malzemelerindeki fiyat artışları şu şekilde;

-Demirin tonu 2 bin 776 liradan 5 bin 614 liraya çıkmış ve %102 artmış.

-Çimentonun tonu 250 liradan 380 liraya çıkmış ve %52 artmış.

-PVC'nin tonu 5 bin 477 liradan 19 bin 604 liraya çıkmış ve %258 artmış.

-Aliminyum ve bakırda da %100'ler geçen bir artış söz konusu.

Şimdi suçlu kim? Bu fiyatlar neden artıyor?

Öncelikle tarımda ve diğer tüm sektörlerde ülkemizi dışa bağımlı hale getirenler bu soruyu kendilerine sormalıdır.

Dövizdeki artışlarla, soframızdaki, kira ve faturalarımızdaki zamlar birbirinden bağımsız değildir. İktidar, tüm bu zamlardan sorumludur; algılarla başkalarını hedef göstermekle bu sorumluluktan kaçınamazlar!

SORUMLU İKTİDARDA BULUNANLARDIR

Enflasyonun, yoksulluğun ve hayat pahalılığının tek sorumlusu sizsiniz.

Her şeyin yetkisi sizde olacak, yargı size bağlı olacak, bakan yardımcılarını, daire başkanlarını, hatta özel kalem müdürlerini bile siz atayacaksınız, sizden habersiz duvarların rengi bile değişmeyecek!

Üç dört ayda bir merkez bankası başkanını değiştireceksiniz, "faizleri indirin" diye emir vereceksiniz, işinize gelmediği için TÜİK başkanını değiştireceksiniz; ama işler yolunda gitmediğinde sorumlu başkaları olacak!

20 yıldır bu dümenin başında siz varsınız ve geminin karaya oturmasından da siz sorumlusunuz!

Fakat bu geminin karaya oturması nedeniyle kara kara düşünmek zorunda kalan milletimiz asla ümitsizliğe kapılmasın. Hiç kimse, bu millete karşı sorumluluk duygusunu kaybeden yöneticilere bakıp da umutsuzluğa düşmesin!

Biz Saadet Partisi olarak, ülkemizin sorunlarını çözme sorumluluğunu üzerimize almaya ve bunun gerekliliklerini yerine getiremeye talibiz.

Biz ekonomiyi elimizdeki sopayla ve cezayla korkutarak değil; akl-ı selim politikalarla yoluna koyacağız.

insanımızı hayat pahalılığı karşısında yalnız ve çaresiz bırakmayacağız.

Bu sözlerle basın toplantımıza son veriyor; sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı muhabbet ve hürmetle selamlıyor, katılımınız için teşekkür ediyorum. Allah'a emanet olunuz...